Mostar, Bosna Hersek (Bölüm II)

Mostar'da hayat durgun. Kahkahaların, gülücüklerin yerini mütevazı tebessümler almış. Sağa sola koşturan çocuklar, hızlı adımlarla yürüyen yetişkinler yok. Gizli bir anlaşma yapılmış da, hafiften bile olsa aşırıya kaçacak davranışlar yasaklanmış gibi. Zaten insanlar bir yana, binalar da izin vermiyor heyecan yaratacak duygulara. Önündeki sokağın yarısı harabe halindiyse üzüntüden başka bir şey hissedemez ki insan! Sessizce, küçük adımlarla geziyorum Mostar sokaklarını. Cephesi tamamen kurşun delikleriyle kaplı bir bina beliriyor yanımda. Kapısı da açık. İçeri girip gezmek istiyorum. Kafamı kaldırınca panjurları kapanıyor bir bir. Zemin katı boş, birinci katı boş, üçüncü katı boş ama ikinci katında perdeler ve panjurlar var. Kendi yaşlarımda birisi güneşi engellemek için panjurları indiriyor. Benim harabe gördüğüm yeri ev olarak bellemişler. Utansam mı, üzülsem mi, ağlasam mı kestiremiyorum. Bir kare fotoğraf çekip daha fazla rahatsızlık vermemek için uzaklaşıyorum oradan...










İnsanlar harabeye dönmüş evlerinde hayatını sürdürürken doğa da kendine ait olanı almaya çalışıyor. Bütün harabelerin içinden birer ikişer ağaç fırlamış. Küçük çalılar zaten her yerde. Parçalanmış tuğlalar, beton kırıntıları ve molozların arasından hiç olmazsa bir tane güzel çiçek açmış mıdır diye umutla aranıyorum. Ama güzel şeyler pek yok Mostar'da. Sadece hayal kırıklığı var. Bavulunu bırakıp giden o kişinin hayal kırıklığı gibi. Belki tatile gitmek için hazırlanıyordu. Saray Bosna'daki arkadaşını ziyaret edecekti. Belki de savaştan kaçmak için en değerli eşyasını toplamıştı. Ama sonu hayal kırıklığı oldu. Bavulunu alıp gidemedi. Büyük ihtimalle canıyla birlikte bavulunu da bıraktı ardında. 20 yıl sonra ben gidip canlandırdım onun hatırasını...










Mostar'da artık sinema yok. Savaştan beri hiç olmamış. Tek sinemaları topçu ateşiyle yıkılınca bir daha film izlememiş Bosna halkı. Eğlenmek, heyecan duymak, üzülmek, korkmak yani hissetmek istemiyorlar artık. Sadece yaşayıp gidiyorlar. Ben de dünyanın başka bir ucunda başka bir türlü yaşıyorum. Daha başkaları da bambaşka şekilde geçinip gidiyorlar. Ama aslında Mostar'ın bir yere gittiği yok. Zaman durmuş burada. Sinemaları gibi alışveriş merkezleri de yıkılmış savaşta. Onun da yenisini yapmamışlar. Büyük banka binası da boş duruyor. Bir tek köprülerini onarmışlar. Onun da üstünden atlayacak pek kimse kalmamış. Savaştan önce tarihi Mostar Köprüsü'nden atlayan kayıtlı 100 kişi varmış. 27 tanesi savaşın sonuna görmemiş. Görenler de artık atlamıyorlar zaten. İnsanlar sadece işine gidiyor, evine gidiyor ve sürekli gidip geliyorlar. Mostar'da fazla kurcalamıyorlar hayatı.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder