Kızılcahamam, Türkiye

Sonbaharın yazdan kalma son güneşli haftasonunu değerlendirmek için kamp yapmaya karar vermiştik. Cumartesi sabah C gelip beni evimden aldı. Fazla uzağa gitmemek için kampı Sorgun Göleti'nde kuralım istedik. Kızılcahamam'a gelmeden Çeltikçi sapağından içeri girdik. Ben anayolu bilmiyordum, köy yollarını ise az biliyordum. C de uzun zamandır buraya gitmediğinden pek hatırlamıyordu. Benim ısrarlarım sonucu asfalt yoldan çıkıp köy yollarına daldık. Toprak yolda en az iki saat sefil olduktan sonra gölete ulaşabilmiştik...










Yol boyunca C'nin getirdiği albümü dinledik. Aslında albümü değil tek bir şarkıyı dinledik. Şarkı her bittiğinde birbirimize bakıp şarkıyı başa alıyor ve saçma bir şekilde eğleniyorduk. Sonuna kadar sesini açtığımız müzik kulak zarımızı ve aracın hoparlörlerini tehdit ederken yol kenarında bir yıkıntı gördüm. Aracı durdurmak için aniden C'nin üstüne atlayınca çocuğun el frenini çekmek dışında bir tepki verme şansı kalmamıştı...










Ben heyecanla binalara doğru ilerlerken C de fotoğraf makinesiyle ortalıkta dolanan sincapların peşinden koşuyordu. Yaklaşınca 3 tane uzun bina olduğunu gördüm. Yola bakan binanın çatısı tam ortasından çökmüştü. Bombalanmış ya da uçak çakılmış gibi bir görüntüsü vardı. Derhal içeri daldım. Havadaki malum esans ve yerdeki dışkılardan buranın bir büyükbaş üretim tesisi olduğunu anladım. Tavandan sarkan zincirleri savuşturarak yere yapışmış teneke çatının üstüne çıkmaya çalıştım. İlk adımımla çürümüş çatı yamulunca daha fazla ilerlemeye cesaret edemedim. Diğer binaları da kurcalamak üzere dışarı fırladım. Kapılar kilitliydi. Bütün binayı dolanınca kapısı yerinde olmayan bir oda fark ettim ve içeri girdim. Saman, yem torbaları, büyükbaş dışkısı, örümcek ağları, kokuşmuş giysiler, bir kanepe, bir çok fincan ve yeterince hayvan esansı algıladığıma emin olunca C'nin yanına dönmek üzere binadan çıktım. İlgi çekici olmayan, kısır bir keşif olmuştu...






Kampta ne mi oldu? Güneşe aldanan ben yazlık tulum ve ince kıyafet getirmiştim. Bütün gece üşümemek için ateşin başında yerli dansı yaptım. Uyurken montumu bile çıkarmadan tuluma daldım. C çadır kurmadı ve arabada uyudu, sabah kalktığında çok dinlenmiş olduğunu söyleyip beni uyuz etti. Soğuktan titremekten ve gece boyunca çadırımı tavaf eden başıboş köpeklerin gürültüsünden doğru düzgün uyuyamadım. Dönüşte C asfalt yolu hatırladı ve bir saatte şehre ulaşmıştık bile. Bir daha şöförlerin navigasyon işlerine karışmamaya karar verdim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder